Seydişehir’in tarihi M.Ö. 5500 yıllarına kadar uzanır. Prehistorik Çağ’da (Tarih Öncesi), Psidia (Göller Yöresi) sınırları içindeki Seydişehir çok eski bir yerleşim yeridir. Beyşehir Gölü (Karalis Lacos) ile Suğla Gölü (Trogitis Lacos) arasındaki sulak vadide bu yerleşmenin izlerine rastlamak mümkündür. Bu vadide bulunan höyüklerde yapılan araştırmalar neticesinde Seydişehir’in 10 km güneydoğusundaki Suberde (Gölyüzü Köyü) höyüğünde yapılan kazılarda M.Ö. 5500-5000 yıllarına ait Neolitik (Cilalıtaş) Çağ yerleşmesinin varlığı ortaya çıkarılmıştır. Bu kazılarda elde edilen pek çok buluntu halen Konya Arkeoloji Müzesi’nde sergilenmektedir. M.Ö. 2000-700 yılları arasında Anadolu’daki pek çok bölgede hüküm süren Hititler’ in Seydişehir-Beyşehir arasında varlıklarını gösteren anıtlar ve yerleşme yerlerine rastlamak mümkündür. Seydişehir ve Beyşehir’in Hitit devrine ait kaya kabartmaları ile höyük buluntuları, Hititlerin Beyşehir -Seydişehir arasında uygun yerleşme birimleri kurduklarını ortaya koymaktadır. Seydişehir-Konya karayolu üzerine bulunan Karabulak,Bostandere, Dikilitaş ve Akçalar köylerindeki höyükler, Hitit ve Frig yerleşmelerinin bulunduğu alanlar olarak dikkati çeker. Anadolu’da Eski Yunan, Roma ve Bizans medeniyetlerinin hüküm sürdüğü Klasik Çağ’da, Seydişehir ilçesi sınırlarında Amblada, Vasada, Arvana, Elita, Dalisandus gibi klasik döneme ait şehirlerin varlığı tespit edilmiştir. Vasada Antik Şehri, Seydişehir’in kuzeydoğusunda bulunan Kestel Dağı’nın eteğindeki vadide, bugünkü Bostandere köyünün Aktepe mevkiinde yer almaktadır. Bu ünlü Roma şehri, Kavak ve Kızılca köyleri arasındaki Amblada şehrine, ayrıca Beyşehir Fasıllar köyündeki Mistya’ya (Asartepe) ana yol ile bağlanmıştır. 1969 yılında Bostandere Köyüne su getirmek üzere Aktepe’de suyolu açılırken bir tiyatro kalıntısının varlığı anlaşılmış, yapılan kazılarda Roma devrine ait bir amfitiyatro kalıntıları ortaya çıkarılmıştır. Vasada şehrinin harabelerine ait kitabe ve mimari parçalara Bostandere köyündeki evlerin duvarlarında halen rastlanır. 1952 yılında Bostandere köyünden Konya Arkeoloji Müzesi’ne bir Zeus kabartması, 1957 yılında da bir yüzünde bir kadın öteki yüzünde bereket boynuzu kabartması bulunan kalker bir Sunak getirilmiştir. Yine Bostandere buluntuları arasında Vasada’da basılmış bir Augustus parası mevcuttur. Konya Arkeoloji Müzesi’nde Seydişehir’in Dikilitaş köyünden getirilmiş bir Roma kandili, Akçalar köyünden bir heykelcik, Çalmanda hüyüğünde bulunmuş bir toprak vazo, Seydişehir’in hemen yanıbaşında bulunan Elita (Vervelit) harabelerinde bulunmuş Roma devri bir Mezar Steli bulunmaktadır. Ayrıca Seydişehir’e 13 km uzaklıktaki Yeniceköy’ün kuzeyinde Hisartepe olarak bilinen yerde amfitiyatronun olduğu bir Roma harabesi vardır. Bu harabelerde bulunan Roma devri aslan heykelleri, Seydişehir’e getirilmiş ve halen Belediye bahçesinde sergilenmektedir.
M.S. 767-1217 yılları arasında bir Türkmen kabilesinin elinde bulunan Seydişehir’in Selçuklular zamanındaki durumu ile ilgili bilgiler net değildir. Anadolu Selçuklu Beylikleri devrinde Eşrefoğulları Beyliği elinde kalan Seydişehir bu isimle ilk defa bu beylik zamanında kurulmuştur. Rivayete göre,Horasan emiri olan ve annesi tarafından soyu Veysel Karani ve Peygamber’e uzanan bir velî ve seyyid olan Seyyid Harun Veli Hazretleri, 1301 yılında ilahi bir emirle, kardeşi Seyyid Bedreddin ve ahalisi ile birlikte yola çıkar. Bugün Hatunsaray denilen yerde kerdeşi hastalanarak vefat eder ve buraya defnederek bir türbe yaptırır. Yoluna devam eden Seyyid Harun Veli, şimdiki Seydişehir’in olduğu yere gelince yolu boyunca kendisine rehberlik eden bulut Küpe Dağı’nın ardında kaybolur ve kendisine işaret edilen yerin orası olduğunu anlar. İlk iş olarak oraya bir cami yaptırır. O zamanki adı “Trogitis” olan Seydişehir’in imarındaEşrefoğlu Mehmed Bey kendisine malzeme yardımında bulunur. Bu yardımlaşma neticesinde aralarında büyük bir dostluk oluşur. O zamanki adı “Süleymanşehir” olan Beyşehir’e ilk defa “Beyşehir” diyen Seyyid Harun Veli’dir. Eşrefoğlu Mehmed Bey de Seyyid Harun’un kurduğu yeni şehre “Seyyid Şehri” Osmanlılar zamanında Medine-i Sani (ilahi emirle kurulan ikinci şehir) (sonradan Seydişehir) adını verir. Seydişehir, Eşrefoğulları Beyliği’nin İlhanlı Hükümdarı Timurtaş tarafından 1326 yılında sona erdirilmesinden sonra, 1328 yılında Hamitoğulları Beyliği egemenliğine girmiştir. 1381 yılında Sultan I.Murat (Hüdavendigâr) tarafından 80.000 altın karşılığında Hamitoğlu Hüseyin Bey’den Akşehir, Beyşehir, Yalvaç, Şarkikaraağaç ve Isparta ile birlikte satın alınarak Osmanlı egemenliğine giren Seydişehir, Cumhuriyete kadar Osmanlı idaresinde kalmıştır. Konya Sancağına bağlı bir kaza olan Seydişehir 1871 yılında belediye, 1915 yılında da ilçe olmuştur. Cumhuriyet kurulduktan sonra 1928 yılında tekrar ilçelik unvanına kavuşmuştur.
Seydişehir ilçesi ziyaretçilerine ve gezginlerine kendisini hayran bırakacak bir güzelliğe sahiptir. Hem doğa ile baş başa kalmak isteyenler için hem de kültür ve tarih eşliğinde tatil yapmak isteyenler için muazzam bir gezi noktasıdır.
Seydişehir ilçesi, kış aylarında aşırı derece de kar ve soğuklar sebebi ile pek ziyaretçi almamaktadır. Fakat ilkbahar ve yaz aylarında uzak ya da yakın çevre illerden gelen ziyaretçiler ile dolup taşar.
Seydişehir için tatil programı yaptığınız’da Seydişehir Sohbet sayfamızı inceleyebilirsiniz.
Seydişehir Kaplıcaları
Oldukça zengin bir coğrafik bölgede olduğu için mutluluk veren, sırtını dayadığı engin ve yüce dağlarla güçlü görünen, yeşillere bürünerek süslenmiş vadileri ile ferahlatıcı hissettiren, sıcakkanlı ve içten insanıyla misafirperver ve eşsiz bir şehir olan Konya yine sizleri eşsiz güzellik içinde tatil yapma imkanı sunuyor.
Seydişehir benzersiz güzelliklerinin yanı sıra şifalı termal suları ile de bölgenin yine cazibe merkezi haline gelmeyi başarmıştır. 20 yılı aşkın süredir var olduğu bilinen bu şifalı termal kaynaklar, Seydişehir Belediyesi’nin yakın zamanda yürüttüğü çalışmalarla gün yüzüne çıkarıldı.
Hizmete açılmış olan Seydi Şifa Termal Havuz, ziyaretçilerini ağırlamaya halen devam etmekte. Sosyal Tesis içinde, 2 tane yüzme havuzu, 6 tane termal havuz, buhar odaları ve kür odaları, Türk Hamamı, fitness salonları, saunalar ve vitamin kafeleri barındırıyor. Ziyaretçiler bu ücretleri karşılayarak havuzları 08.30 – 20.00 saatleri dâhilinde kullanabiliyorlar. Havuzların nasıl kullanılması gerektiği ile ilgili de önemli bir uyarı yer alıyor. Ziyaretçilerin bu termal havuzu 2 saatten fazla kullanmamaları tavsiye ediliyor. Termal havuz tedavi için kullanılmaya devam ediyor. Bu belirlenmiş olan ücreti ödeyen ziyaretçiler sadece termal havuzdan değil, yanında sauna ve buhar odalarından da faydalanabiliyorlar.
Adile Baysal Kültür ve Sanat Evi
Seydişehir’in geleneksel mimari yapısını yansıtan Adile Baysal Kültür Sanat Evi, tarihi ve kültürel mirasların gelecek nesillere aktarılması ve ziyaretçilere geleneksel kültürün yansıtılması için tam bir merkez haline gelmiştir.
Geçmişin izlerini taşıyan bu tarihi sanat evinde, yöresel halk kıyafetleri, birtakım süs eşyaları, zamanın takunya örnekleri, Seydişehirli ev hanımlarının binbir emekle yaptıkları el emeği göz nuru olan el işleri, yöresel halılar, kilim ve dokuma tezgâhları ve Osmanlı devri yayları, Osmanlı’nın meşhur şerbet kazanları, düğüm, kazanlar, sahan, eski silah ve zamanın ev eşyaları gibi kültürel ve sanatsal çalışmaların ziyaretçilerin huzuruna sergileri yapılmaktadır.
Farklı zamanlarda düzenlenen birbirinden güzel fotoğraf ve resim sergileriyle Seydişehir’in kültürel hayatına hareketlilik ve doluluk katan Adile Baysal Kültür ve Sanat Evi, yeni nesillere tarihi eski Seydişehir ezgilerini tanıtmaktadır.
Kültür ve sanat Evi’nde Seydişehir Belediyesi’ne ait restoran ve kafeteryalar yer almaktadır. Belediyenin bu mekânlarında yiyecekler, içecekler ve servis hizmeti oldukça kaliteli olup ücretler de oldukça makuldür.
Seydişehir merkezinde ve içerisinde olduğu gibi aynı zamanda da çevredeki yakın yerlere gidip gezme imkânınız da vardır. Aileniz ve arkadaşlarınız ile en fazla 70 km yol kat ederek farklı güzellikler görüp çeşitli yerleri gezebilirsiniz.
Seydişehir’de Günübirlik Gezebileceğiniz Yerler
Seydişehir ilçesinde bulunup yakın bir yere seyahat edip bir gününüzü orada geçirmek isterseniz, bölgede buna uygun gezi noktaları mevcuttur. Suğla Gölü’nde aileniz ve sevdikleriniz ile piknik yapabilir, Ferzene Mağarası içerisinde doğa ve tabiat eşliğinde huzur bulabilirsiniz.
Seydişehir’e yakın konum bakımından çok fazla seçenek bulunmamaktadır, fakat ilçeye yakın yerde bulunan bazı yerler de sizlere keyifli bir gün geçirmenizde yardımcı olacaktır.
Suğla Gölü
Tarihe ev sahipliği yapan şehrimiz Konya Büyükşehir Belediyesi’nde yeşil ve mavinin buluştuğu hayranlıkla seyredeceğiniz saklı cennet Suğla Gölü, yine en tarihi ilçelerden olan Seydişehir İlçesi’nde yer almaktadır. Bu eşsiz göl, yemyeşil gölü, masmavi gökyüzü ve bitki örtüsüyle yerli yabancı tüm turistleri kendisine çekiyor. Yabancı ziyaretçilerin de ilgi odağı haline gelmiş olan bu gölde pek çok kuş türü de yaşamaktadır.
Konya’ya bağlı olan Seydişehir Belediyesi’ndeki Suğla Gölü, doğal güzellikleri ve bitki örtüsüyle de ziyaretçilerine hiç unutamayacakları eşsiz güzellikler sunmaktadır. Bölgedeki halkın kayık ve teknelerle balıkçılık yaptığı bu muhteşem göl, gökyüzünün eşsiz mavi ile yosunların da huzur verici yeşilini bir araya getirerek, yerli ve yabancı tüm turistlerin de büyük ilgi odağı haline gelip gönüllerde çok rahat taht kurmayı başarmıştır.
Tektonik bir göl olma özelliği taşıyan Suğla Gölü’nün alanı yağışların bol olduğu zamanlarda alanı iyice büyüyüp, kurak zamanlarda ise göl oldukça küçülerek neredeyse yok oluyor. Kurak olan zamanlarda alüvyonlu göl tabanı ortaya çıkarak, iyi bir tarım alanı oluşturarak hizmet sunmaya devam ediyor.
Ferzene Mağarası Kuğulu Park Seydişehir
Seydişehir Belediyesi sınırları içerisinde yer alan Ferzene Mağarası, Kuyucak Dağı’nda Kalafat Tepesi’nin batı tarafında ve Seydişehir’e su sağlayan Kuğulu Gölü’nün Güneybatı yönünde yer almaktadır.
Seydişehir Belediyesi’nden Mor taş’a giden maden yolunun orman deposu sapağı yolundan aracınızla Kuğulu Gölü’ne varmalısınız. Kuğulu Seydişehir Merkezi’ne 5 km mesafededir. Buradan, çalılıklar arasından yarım saatlik bir yolculukla Ferzene’ye varılır. Ferzene Mağarası şekil olarak yatay bütünlüktedir. Rakım seviyesi 1470 metre yüksekliğinde olduğu bilinen mağaranın uzunluğu da 346 metre olarak kayıtlarda yer almaktadır.
Mağara, paleolitik zamana ait izleri çokça barındırmaktadır. Giriş bölümünde yan duvarlarındaki oyma şekilleri ile içerde, sarkıtlardan ve dikitlerden yapılmış türlü boyutlardaki su depoları ve çokça sayıda insan kemikleri bu döneme ait olan belirtilerdir. Mağara ağzının ortalama 100 metre kadar aşağı tarafında, yağışın bol olduğu zamanlarda bol su taşıyan bir kaynak, bunun altında da Kuğulu Gölü pınarları yer almaktadır. Ferzene Mağarası aktif bir mağara değildir. Kuğulu Gölü pınarlarının eski zamanlarda bu bölgeden çıktığı kesin olarak bilinmektedir. Yeraltı su seviyesinin azalmasıyla birlikte bölge terk edilmiştir. Girişten yaklaşık olarak 200 metreye kadar traverten oluşumu bulunmamaktadır.
Mağara aktif bir mağara olmadığından dolayı ve tavandan sızan suların sayesinde traverten oluşumu halen devam etmektedir. Daha sonrasında travertenlerle örtülmüş olan tabanlar yer almaktadır.